Tüm Bloglar
Migren ve Besin Öğeleri ile Destek Yaklaşımları
Migren, dünya genelinde önemli ölçüde yaşam kalitesini düşüren ve iş gücü kaybına neden olan bir sağlık sorunudur. Bilimsel çalışmalarda, migren atakları sırasında bazı bireylerde magnezyum düzeylerinin düşük olabileceği gösterilmiştir.
Fibromiyalji ve Doğal Destekler: Bilimsel Olarak Araştırılan Bileşenler
Fibromiyalji, yaygın kas ağrısı, yorgunluk ve hassas noktalarla karakterize edilen kronik bir durumdur. Modern tıp bu durumu henüz tam olarak açıklayamasa da, bazı besin öğelerinin vücut fonksiyonlarını destekleyici etkileri üzerine bilimsel çalışmalar yapılmaktadır. İşte bu bileşenlerden bazıları:
Adet Öncesi Gerginlik Sendromu (PMS) Nedir?
Adet Öncesi Gerginlik Sendromu ya da Premenstrüel Sendrom (PMS), adet döngüsünün luteal fazı sırasında, yani adetten birkaç gün önce başlayıp adetin başlamasıyla sona eren dönemde ortaya çıkan fiziksel, duygusal ve davranışsal belirtiler bütünüdür. PMS, kadınların %75’inden fazlasını etkileyebilir, ancak semptomların şiddeti ve süresi kişiden kişiye değişiklik gösterebilir.
Baş Ağrıları için Gıda Takviyeleri
Migren dünya üzerinde en önemli engellilik ve iş gücü kaybı yaratan sağlık sorunlarından bir tanesidir. Yıllık migren tedavisi için yaklaşık 78 milyar dolar harcanmaktadır. Magnezyum, Riboflavin (Vitamin B2) ve Co-enzim Q10 (CoQ10) ve 5-Hidroksitriptofan (5-HTP) kombinasyonu baş ağrılı kişilerde kullanılabilecek bir gıda takviyesi bileşenidir.
Oksidatif Stres ve Kalp Hastalıkları
Oksidatif stres, vücudumuzdaki kötü niyetli serbest radikaller ile iyi niyetli antioksidanlar arasındaki dengenin bozulmasıdır. Serbest radikaller, üzerlerinde dengesiz bir elektron taşıyan moleküllerdir. Bu moleküller, proteinler gibi önemli yapı taşlarına zarar verir. Antioksidanlar ise serbest radikallerin dengesiz elektronlarını nötralize ederek zararlı etkilerini ortadan kaldırır.
Oksidatif Stres ve Eklem Ağrıları
Osteoartrit (eklem kireçlenmesi), bir veya daha fazla eklemi etkileyen, eklemde ağrı, hareket kısıtlılığı ve yapısal bozukluklarla seyreden yaygın bir durumdur. Dünya genelinde erkeklerin %10’unu, kadınların ise %18’ini etkilediği bildirilmiştir.
Beyninizi Kronik Oksidatif Stresten Nasıl Korursunuz?
Toksik serbest radikal oluşumunun azaltılması, oksidatif stresin etkilerini sınırlamaya yardımcı olabilir. İnsan vücudu kendisini hücresel hasardan korumak için karmaşık doğal savunma mekanizmalarına sahiptir. Ancak uzun süreli psikolojik stres (örneğin anksiyete ve depresyon), “kronik oksidatif stres” adı verilen duruma neden olabilir. Bu durumda, serbest radikal adı verilen dengesiz moleküller, vücudun antioksidan kapasitesini aşacak düzeyde üretildiğinde hücre hasarı ve yaşa bağlı fizyolojik değişimler ortaya çıkabilir.
Oksidatif Stres ve Beyin Sağlığı
Oksidatif stres, beyin yaşlanmasına neden olan en önemli etkendir. Beyin, oksidatif strese en duyarlı organdır çünkü en çok oksijen tüketen organdır. Oksidatif stres, beyin dokusundaki lipitlere, proteinlere ve DNA’ya ciddi zarar verir. Bu hasar, beynin yaşlanmasına, sinir hücrelerinin ölümüne ve bilişsel yetenek kaybına neden olabilir.
Beyin Sisi Nedir?
Eskiden olduğu kadar keskin düşünemediğinizi mi fark ediyorsunuz? Yıllardır tanıyor olduğunuz insanların isimlerini unuttuğunuz mu oluyor? Basit kelimeleri ve anlamlarını aklınıza getirmekte zorlanıyor musunuz? Bu durum aralıklı dahi olsa sizde kaygıya ve tedirginliğe mi neden oluyor? Sizin yaşadığınız tabloya "beyin sisi" adı verilmektedir. Özellikle yaşla beraber arttığı fark edilen bir zihin bulanıklığı durumudur. Beyin sisi, unutkanlık, zihin berraklığının olmaması, kafa karışıklığı ve odaklanmada zorluk gibi bazı bilişsel zorluklarla kendini gösterir.
Oksidatif Stres ve Kanser
Oksidatif stres, vücudumuzdaki kötü niyetli serbest radikaller ile iyi niyetli antioksidanlar arasındaki dengenin bozulmasıdır. EN BASİT TABİRİ İLE OKSİDATİF STRES, VÜCUDUN KENDİ KENDİNİ ZARAR VERİCİ BİR ŞEKİLDE TEPKİYE SOKMASI OLARAK TANIMLANABİLİR. Serbest radikaller, üzerlerinde dengesiz bir elektron barındıran moleküllerdir. Bu dengesizlik nedeniyle, vücutta önemli işlevleri olan proteinlerle tepkimeye girerek onlara zarar verirler.
Oksidatif Stres ve Yaşlanma
Yaşayan her canlı, hayvan ya da bitki yaşlanır. Her ne kadar yaşlanma fikri can sıkıcı olsa da hayatın değişmez bir gerçeğidir. Bazı kişilerin şanslı olduğunu ve yaşıtlarından daha genç göründüğünü fark ediyoruz. Bu, yaşlanma sürecinin her kişide farklı hızda olduğunu göstermektedir. Antioksidanlarla ilgili yapılan bazı çalışmalar, yaşlanma sürecini etkileyen fizyolojik mekanizmalar üzerinde rol oynayabileceğini öne sürmektedir. 1954 yılında, Prof. Denham Harman, yaşlanmanın en önemli sebebinin çevresel nedenler, hastalıklar ve vücudun olağan yaşlanma süreçleri sonucunda ortaya çıkan serbest radikaller ve artmış oksidatif stres olduğunu öne sürmüştür. O zamandan beri yapılan birçok araştırma, Harman’ın teorisini desteklemiştir. Alzheimer gibi yaşa bağlı bazı nörodejeneratif hastalıkların oksidatif stresle ilişkili olabileceğine dair veriler mevcuttur.