Adet Öncesi Gerginlik Sendromu ya da Premenstrüel Sendrom (PMS), adet döngüsünün luteal fazı sırasında, yani adetten birkaç gün önce başlayıp adetin başlamasıyla sona eren dönemde ortaya çıkan fiziksel, duygusal ve davranışsal belirtiler bütünüdür. PMS, kadınların %75’inden fazlasını etkileyebilir, ancak semptomların şiddeti ve süresi kişiden kişiye değişiklik gösterebilir.
5-Hydroxytryptophan (5-HTP): Ruhun Doğal Dengesi 5-HTP, serotonin öncülü olan bir amino asittir. Serotonin, ruh hali, uyku ve iştah gibi çeşitli fizyolojik süreçlerde rol oynayan bir nörotransmitterdir. Literatürde, 5-HTP’nin serotonin üretiminde rol aldığı ve bu sayede ruh hali ile uyku kalitesi üzerinde olumlu etkiler sağlayabileceği bildirilmektedir. Ayrıca serotonin seviyeleriyle ilişkili olarak, iştah kontrolü ve doygunluk hissi gibi konular üzerinde potansiyel etkilerinin araştırıldığı çalışmalara rastlanmaktadır.
Eskiden olduğu kadar keskin düşünemediğinizi mi fark ediyorsunuz? Yıllardır tanıyor olduğunuz insanların isimlerini unuttuğunuz mu oluyor? Basit kelimeleri ve anlamlarını aklınıza getirmekte zorlanıyor musunuz? Bu durum aralıklı dahi olsa sizde kaygıya ve tedirginliğe mi neden oluyor? Sizin yaşadığınız tabloya "beyin sisi" adı verilmektedir. Özellikle yaşla beraber arttığı fark edilen bir zihin bulanıklığı durumudur. Beyin sisi, unutkanlık, zihin berraklığının olmaması, kafa karışıklığı ve odaklanmada zorluk gibi bazı bilişsel zorluklarla kendini gösterir.
Antioksidanlar: Vücudunuzun Süper Kahramanları Antioksidanlar, adından da anlaşılacağı gibi oksidasyonu engelleyen bileşiklerdir. Peki, bu oksidasyon nedir ve neden onu engellememiz gerekiyor? Oksidasyon, vücudumuzda doğal olarak meydana gelen bir süreçtir. Ancak bu süreç, serbest radikaller adı verilen dengesiz moleküllerin oluşmasına neden olabilir. Serbest radikaller, hücrelere, DNA'ya, proteinlere ve lipitlere zarar vererek oksidatif stresin oluşmasına yol açabilir. Oksidatif stresin, yaşlanma süreci ve bazı fizyolojik sistemlerdeki dengesizliklerle ilişkili olabileceği çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. İşte bu noktada antioksidanlar devreye girer. Antioksidanlar, serbest radikalleri dengeleyerek vücudun oksidatif stresle ilişkili biyolojik süreçlerini destekleyebilir. Bu destek, vücut fonksiyonlarının sürdürülmesinde rol oynayabilir.
Antioksidanlar, vücudumuzu serbest radikallerin zararlı etkilerinden koruyan doğal savunma mekanizmalarımızdır. Bu moleküllerin, hücre yapısı üzerindeki etkileri oksidatif stres ile ilişkilendirilmiştir. Serbest radikaller, hücrelere zarar vererek yaşlanma sürecinin hızlanmasına ve bazı fizyolojik dengesizliklerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Neyse ki doğada, bu serbest radikallere karşı savunma sistemini destekleyici bileşikler içeren birçok besin bulunmaktadır. İşte bu besinlerden bazıları:
Toksik serbest radikal oluşumunun azaltılması, oksidatif stresin etkilerini sınırlamaya yardımcı olabilir. İnsan vücudu kendisini hücresel hasardan korumak için karmaşık doğal savunma mekanizmalarına sahiptir. Ancak uzun süreli psikolojik stres (örneğin anksiyete ve depresyon), “kronik oksidatif stres” adı verilen duruma neden olabilir. Bu durumda, serbest radikal adı verilen dengesiz moleküller, vücudun antioksidan kapasitesini aşacak düzeyde üretildiğinde hücre hasarı ve yaşa bağlı fizyolojik değişimler ortaya çıkabilir.